Kitabın Adı: Kıbrıs’ın Acı Limonları
Yazarı: Lawrence Durrell
Çeviri : Ülker İnce
Yayın Tarihi: 1956
“Meşe ağaçları Zeus’a aitti, kozalaklar bilgiydi, Palmiyenin sahibi Hermes’ti sonra Apollon, hem palmiyenin hem de defnenin sahibiydi. İncir ağacı Demeter’e, çam ağacı ise Kibele’ye aitti.” Kıbrıs.
Farklı yazgıların buluşma yeri ve farklı istilalarla tahrip olmuş, hırpalanmış bir ada.
Anıt üzerine anıt biriktirmiş, kralların ve imparatorlukların çekişmeleri yüzünden kanla lekelenmiş, camiler, katedraller ve kalelerle doğa görünümü kim bilir kaç kez canından usandırılmış ve kim bilir kaç kez yeniden can bulmuş o yer.
Evet, Kıbrıs Hayatı’nın biraz daha ötesini görmek isteyen İngiliz yazar Lawrence Durrell, hiçbir şey için acele etmemek gerektiğine, çünkü acele etmenin içinde bulunduğumuz mekânın ruhuna düşmanlık ettiğine inan yazarlardan biridir. Nitekim “Kıbrıs’ın Acı Limonları” isimli kitabını 1952 ve 1956 yılları arasında Kıbrıs’ta yaşadığı yıllarda kaleme alan yazar bu kitabında o yıllarda Kıbrıs felaketinin nasıl yaşandığını, cennet güzeli Kıbrıs’ın nasıl bir cehennem adasına döndüğünü, somut örneklerle ve tarafsız bir dille, olayları bireyler açısından değerlendirmiştir.
Aslında Hindistan asıllı olan, Britanyalı yazar Lawrence Durrell, sanatçı olmanın insanın alnına yazılmış olduğunu söyler. Durrell’in yolculukları da aynen böyledir. Bir alın yazısı olarak gördüğü Kıbrıs yolculuğunu, Kıbrıs’ın ruh hali ve atmosferini inceleyen, izlenimci bir araştırma ile kitabında “Kıbrıs benim sonradan edinme ülkem olacaktır” diye yazar. Bu nedenle “Kıbrıs’ın Acı Limonları” isimli kitap, siyasi içerikli bir kitap değildir.
Düşünün siz bir yere yolculuk yapacaksınız, gördüklerinizi yazacaksınız ve yıllar sonra yazdıklarınızı okuyan meraklı başka biri sizin yapmış olduğunuz yolculuğun izini sürecek. İşte Durrell’e göre yazmak, okumak ve üretmek yani yazar olmak böyle bir şeydir.
Durrell, Kıbrıs’ta yaşayan bir İngiliz olarak, Kıbrıs’taki hayatı ve olayları çok çeşitli açılardan gözlemlemiş ve kitabında o günün koşullarındaki anlaşmazlıkların er ya da geç çözüleceği umuduyla adice küçümsemelerden kaçınmıştır. İnsanın insana verdiği mutsuzluğu, acıyı ve savaşları neden bir kenara koyamadığını sorgulayan yazar, bu kitabının okunacağını yıllar sonra bile okunabileceğini umut etmiştir.
Durrell’e göre Doğu’da gözü olan insanoğlu işe Kıbrıs’la başlamalıdır; nitekim İskender öyle yaptı, Batı’da gözü olan insanoğlu da işe Kıbrıs’la başlamalıdır; nitekim Harun El Reşit öyle yaptı. Her devirde hayati bir önem taşıyan yeşil ada Kıbrıs, denizden ve havadan, dışarıyla ilişkisi hiçbir zaman kesilmeyen bir yer olduğundan Durrell, Kıbrıs halkının sabırlı ve katlanmasını bilen bir halk olduğunu söyler. Çünkü ne kadar zayıf olursa olsun hiçbir insan soyu bir yabancının yönetiminde yaşamak istemez ve bir halk için doğduğu yere ait yerel haklar kadar değerli başka bir hak yoktur. Bu nedenle yazar “Kıbrıs’ın Acı Limonları” isimli kitabında, Kıbrıs’ın milliyetçilik duygusunu daha embriyon halindeyken incelemek için bulunmaz bir laboratuar olduğunu söyler.
Tarihin unutulmuş anıları arasında, şimdiki zamanı aydınlatacak yankıları bulabileceğiniz, Kıbrıs’ın doğa görünümünü ve tarihi mekânlarını, adadaki yeşilliğin ve o mutlak mutluluğun duygusunu her sayfada hissedebileceğiniz bu kitabı okumanız dileğiyle.
Gülden Çokkalender