Az sonra okumaya başlayacağınız şey bir edebiyat ve’ saire mecmuasıdır.
Adı Matruşka’dır. Ankara’nın kirli ayazından çektik besmelemizi. Dağları göze alarak çıktık yola. Ufka doğru koşar adım seyir halindeyiz, Güneş’in batmadığını ispatlayacağız. Karpuz kabuğundan inşa ettiğimiz gemilerimizle ‘yelkenler fora’ narası atıyoruz. Şimdi ise ilk sayımızla karşınızdayız, parmaklarınızın ucunda değil, ellerinizin içinde.
‘Kim ola ki bu Matruşka’ dediğinizi duyar gibiyiz. Efsaneye göre, Matruşka; içinden ne çıkacağı belli olmayan tanıdık bir muallak. Gündelik lakırdılardan uzak duran, önemli meseleleri olan bir mecmua Matruşka. Bir yığın dergi, fanzin var iken neden mi Matruşka? Çünkü Matruşka aş pişirecek yağ bulamayınca göbeğini yakmaya meyilli. Kedileri seviyor ve onlar nankör değildir, bunu biliyor.
Biz Matruşkalılar Bankları yatak eyleyebiliyoruz. Bakın burası çok önemli, şu an ölebiliriz, ölebilme ihtimalimizi seviyoruz.. Kimseye hizmet etmiyor, edene de minnet etmiyoruz. Mahkeme-i Kübra’da her insanın amuda kaldırılıp kancanın yalnız sancılar çekeceğine inanıyoruz. Devletin kuşatıcılığına, siyasetçilere, bankalara, refah sistemlerine kanmıyoruz. Bildiğiniz veyahut bilmediğiniz hiçbir bağlantımız yok, ajan değiliz. Keder müptelası değiliz, sigaramız hüzün tütüyor sadece. evvel zaman içinde kalburda yar içimde develer tellal iken yazdık binbir biçimde;
bir varmış iki olmuş,
bir varmış iki olmuş,
Okuyunuz,
ölene kadar okuyunuz ve okutunuz.
ölene kadar okuyunuz ve okutunuz.