Edmond Rostand‘ın Cyrano de Bergerac oyununun, ünlü “İstemem, eksik olsun” tiradını Rüştü Asyalı‘nın müthiş sesinden dinleyelim.
Ne yapmak gerek peki? Sağlam bir arka mı bulmalıyım? Onu mu bellemeliyim? Bir ağaç gövdesine dolanan sarmaşık gibi, önünde eğilerek efendimiz sanmak mı? Bilek gücü yerine, dolanla tırmanmak mı? İstemem!
Herkesin yaptığı şeyleri mi yapmalıyım Le Bret? Sonradan görmelere övgüler mi yazmalıyım? Bir bakanın yüzünü güldürmek için biraz şaklabanlık edip, taklalar mı atmalıyım? İstemem, eksik olsun!
Her sabah kahvaltıda kurbağa mı yemeli? Sabah akşam dolaşıp pabuç mu eskitmeli? Onun bunun önünde hep boyun mu eğmeli? İstemem! Eksik olsun böyle bir şöhret, eksik olsun!
Ciğeri beş para etmezlere mi “yetenekli” demeli? Eleştiriden mi çekinmeli? “Adım Mercuré dergisinde geçse” diye mi sayıklamalı? İstemem! İstemem, eksik olsun!
Korkmak, tükenmek, bitmek? Şiir yazacak yerde eşe dosta gitmek. Dilekçeler yazarak içini ortaya dökmek? İstemem, eksik olsun! İstemem, eksik olsun!
Ama şarkı söylemek, düşlemek, gülmek, yürümek Tek başına özgür olmak! Dünyaya kendi gözlerinle bakmak. Sesini çınlatmak, aklına esince şapkanı yan yatırmak. Bir hiç uğruna kılıcına ya da kalemine sarılmak; ne ün peşinde olmak, para pul düşünmek; isteyince Ay’a bile gidebilmek?
Başarıyı alnının teriyle elde edebilmek?
Demek istediğim, asalak bir sarmaşık olma sakın. Varsın boyun olmasın bir söğüdünki kadar. Yaprakların bulutlara erişmezse bir zararın mı var?
– Dök içindeki öfkeyi dostum. Ama saklama benden, seni sevmediğini!
– Sus!