tahammülü zor günler içinde yüzüyorum
bu denizler serin olamamakta
önce dostlar terk ediyor
yalnızlık engelliyor tozlanmasını
eski bronz şair anıtının
altına sprey boyayla
yazılmış aşk ilanını da kapatıyor
yalnız, şair anıtının dibinde gizleniyor
Sevişmeler
ardından kelimeler bırakıyor
elimde çözülemeyen bir bulmaca
sırrı açığa çıkmayacak antik
mumya mezarı
“fotoşop”lanmış ufo fotoğrafı!
cevapsız çağrılar, gizli numaralar
şimdi hangi şifreyi tuşlamalı?
Saklandığım dolap devrildi.
ve de manalar teker teker
saatsiz ve aynasız
yani bir noktada zamansız, kendisiz
zenon paradoksu!
hareket yokken nasıl da gittiler aniden
kulpu kırık bir kupa çizimi kalıyor
sağa sola kahve damlamış
sayılar
sıralanmaz ki birbiri ardına
sözgelimi
bir ne ikiye kavuşur ne sıfıra
bildiğimiz
her şey yalana yakın
bir oluşun içinde gizleniyor duygular
sonsuzluk soğuk
sonsuzluk karlı ve buzlu ve
kum fırtınaları taşıyor bünyesinde
sonsuzluk susuzluk kadar tehlikeli
aciz kalıyor tüm parmaklar
daktilo tuşlarından yorgun
ilerliyor boşluk
sevdiğimiz her şey tekil
kendi kalabalıklarında, kendi
sakin deniz kenarı kasabalarında
belki de turistlerin daha keşfetmediği
belki de zehirli sularında
balıkların karaya vurduğu
ya da belki de asla
ulaşamayacağım bir mağaranın dibinde
en dibinde
ve kendi kendine…
sonunda sen de alıyorsun ceketini
ardında açık bırakarak
atladığın pencereyi
gi-di-yor-sun…
ve de
ben
sadece
tahammülü zor günler içinde
ölüyorum!
hiçliğe saygılarımla;
ELVEDA!
Zeynep Sina Ersan
Çok beğendim. Böylesine özgür bir ifade biçimine hiç rastlamadım. Gıpta ettim.