Ölmek Saati 1 – Mert Eker


İyi geçen bir gün nasıl mutlu bir uyku getirirse, iyi geçen bir yaşam da mutlu bir ölüm getirir.


Leonardo da Vinci

Ölmek bir tabut içerisinde nefes almamak demek değildir.

Ölmek bir anlam içerir, her zaman geride kalanlara. Düşünme gücü sağlar. Yorum yetisi kazandırır erken yaşta babasını kaybeden küçük çocuğa. Diyalogları değişir çocuğun. Aynı insanlar olur etrafında ama hepsinin gözleri farklı görür çocuğu. Çocukta bunun farkındadır, artık büyümüştür. Çocuk değildir artık…

İnsan ruhu farklıdır. Kimisi okulda başarılı olmaya çalışır ölüm saatinden sonra. Kimisi okumaz veya imkanı olmaz okuyamaz sanayide, orda burda işe başlar. Ekmek parasıdır nihayetinde, alın teridir. Kimisi çok yaşayamaz yalnız ise. Düşer sokaklara. Kötü haber tez duyulur. Ölür çocuk. Erken tanışır ölüm ile. Bu çocuk için devir kapanır. Geriye kalanlar düşünür yine ölmek saatini…

Çocuğa sormuşlardır elbet ölmek saati nedir diye.

Hikayeden hayatımızın sonudur demiş…

Üç yaşında bir kız ölümü ne kadar hisseder?

İki yaşında bir oğlan ölümü ne kadar hisseder? Ne kadar hisseder damarlarındaki kanın çekilişini?

Henüz küvezden çıkmamış bir bebek. Annesi, babası onu beklerken ve o ölüme doğru yürürken, ne kadar hisseder ölümü…

Neden peki? Neden bu acı sadece yetişkin insanların başlarına geldiğinde düşünmelerini sağlıyor?

Küçükken babam insanlar ölecek ve sende buna şahit olacaksın derdi. Büyük adam olmak ölümü kabullenerek yaşamaktır derdi. Ben öyle yaşamadım. Ölümü kabullenmedim annemi kaybettiğimde. Özgür ruhum ellerimde oldu sürekli. Hayat boyu fikir özgürlüğüm ile kendi yolumu çizdim. Esir olmadım ölüme. Terk ettim evimi kendi yolumu çizdim fakat kendimi kaybetmedim. Yolda kaybettiğim insanlara ağladım kazandıklarım ile mutlu oldum. Sevdim, çok sevdim ve aşık oldum. Sevildim. Kırmadım kimseyi. Doğru bildiğim yolda sert adımlar attım. Toprak titredi ben yürüdüğümde. Takip edip yolumdan gelenler oldu. Sarıldık, sevgi ile kucaklaştık.

Ölüm saati, zamanı erteledi mutluluk ve sevgi karşısında. Gözleri doldu ölümün. Bize sarılmak istediğini söyledi. Onu da aldık aramıza, arkadaşımız oldu bizim.

Ölüm sevgiye dostmuş bunu öğrendim.

Şimdilerde seksen yaşındayım. Gözlerimde anne ve babamın siması kalmadı. Ama ölüm hala genç ve yanı başımda. Hala arkadaşız ve diğer dostlarımda benimle. Arkadaşlarım gözlerimi yummamı istiyor ve ölüm ile sessizce yürüyoruz. Sonsuza…

         Hissediyorum.

         Yağmur yağıyor.

         Yağmur damlaları tabutuma vuruyor.

Pıt pıt.

Ölmek bir tabut içerisinde nefes almamak demek değildir. Şimdi daha iyi anlıyorum.

Bir deniz kenarındayız.

Hissediyorum.

Yağmur damlalarının gökyüzünden denize düştüğü o eşsiz anlarda deniz hoş geldin kardeşim diyerek kucak açıyor.

Hoş geldin kardeşim.

Hoş geldin…




Mert Eker
“Ölmek Saati 2” için tıklayın!

  • 0
    alk_
    Alkış
  • 0
    be_enmedim
    Beğenmedim
  • 0
    sevdim
    Sevdim
  • 0
    _z_c_
    Üzücü
  • 0
    _a_rd_m
    Şaşırdım
  • 0
    k_zd_m
    Kızdım

Merdiven Altı İnsan Kaynakları Müdürlüğü Konuk Yazar Bürosu

Yazarın Profili
Paylaş

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorumlar (1)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir