Katlime ferman yazan yârin merhametine mi kaldık? İçime attıklarımı bıraktığım yerde bulamıyorum. Pusuda bekleyen sorunlu akşamlara meydan okurken, kedere dem katan yeşil gözlü yare kafa tutamıyorum. Kimsenin göremediği, duyamadığı sesler işitiyorum. Buna delilik diyorlar! Karıncalar gülüyor, ağaçları yürüyor, dostlar vuruyor, kullar gidiyor.
Şaştım! kaldım. Şahlandı umutsuzluğuma baş kaldıran isyanım. Balyoz gibi vurdu mıhı, nefesimi ayakta tutan dualara. Birdenbire. Birdenbire!
Döküldü kendime verdiğim sözler, inanmıştı herkesin uyduğu geceler, yüzüm yok tekrardan geçmişime dönüp bakmaya. Garantisi yok yarınların yüzüme güleceğine. Yine yakaladı Ağustos’un nemi. Terime karıştı düşünceler, serzenişime ortak olmak istiyor uykulu gözler.
Şımarıklık değil de ne bu şimdi?
‘Anladım ki’
Hayal kırıklıkların üzerinde yürümeye çalışmaktansa yalnızlığın tokadına razı olmak gerekiyor. Olurun olduramadığı sorunlar üzerine sindiği zaman, hiçbir parfüm kokusunun üzerini kapatmaya gücü yetmiyor. Gönlün bir başkasının gönlüne misafir iken, girdiğin kapının yolunu unutmamak gerekiyor. Mutlaka ama mutlaka girdiğin, açılması zor, pas tutan kalbin anahtarını çocukların ellerine vermemek gerekiyor. Sormak zorunda kalırsın kendine;
Bu gerçekten ben miyim?
Ben isem, geçmişte ki insan kim?
Şimdi kime kızmalıyım.
Kendime mi?
Yoksa beni kandıran gönüle mi?
Zor olmalı. Kırılan cam parçalarını karanlık bir odadan toplamak…
Bu kadar basit olmamalı, paramparça edilen bir diyara taht kurmak. Yapamam deme, yaptın bir kere. Onar tekrardan tırnaklarınla ihanet ettiğin duvarlarını, müsade etme kaderin sesini duymadan kapını açmalarını. Daha sıkı sarıl kendine. Bak aynaya ve kendinden özür dile.
İyi geceler benliğim…
İyi geceler nefesim kesilene kadar taşımak zorunda olduğum ceset.
İyi geceler.
Yılmaz Emre MERT
Birdenbire kitabından