Kitabın Adı: İnsancıklar
Yazarı: Fyodor Dostoyevski
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa: 175
“Kim olursan ol! Dünyada kendisi için hiçbir şeyi olmayan bir insanın bile başkalarına yardım edecek bir şeyi vardır. Hiç olmazsa bir tek sözü!”
Rus edebiyatının olduğu kadar dünya edebiyatının da en önemli yazarlarından biri olan Dostoyevski’nin 1846 yılında yazmış olduğu “İnsancıklar” isimli eseri mektup-roman tarzında yazılmış bir eserdir.
Bu eser, Dostoyevski’nin yirmi üç yaşında yazmış olduğu ilk eser olmakla beraber, insanı, insan tabiatını ve insan gerçeğini en iyi şekilde ortaya koymuş bir başyapıttır.
Psikolojik realizmin en kuvvetli temsilcilerinden biri olan Dostoyevski, bu eseri ile “Rusya yeni bir Gogol kazandı”dedirtmiştir. Bu yüzden Dostoyevski’nin “İnsancıklar” isimli eseri, toplumcu romanın ilk örneklerinden biridir.
Toplumsal içerikli olan bu roman, yaşlı bir kâtibin küçük bir kıza olan aşkını ve bu kıza karşı gösterdiği saygınlık çabalarını anlatır. Romanın ana teması Dostoyevski’nin diğer eserlerinde olduğu gibi ‘acıma’ duygusudur.
“Durup dururken zavallı bir yetimi ezmeye kalkışana insan diyebilir miyim ben? Bunlar insan kılığında iğrenç yaratıklardır bence. İnsanlıkları bu kadardır işte! Bugün gördüğüm laternacı onlardan çok daha saygıdeğer bir insandır. Gerçi bu adam karnını doyurabileceği bir metelik kazanmak için bütün gün taban tepiyor. Ama kendi başına buyruk yaşıyor, alnının teriyle kazanıyor. Dilenmiyor. Kurulmuş bir makine gibi çalışarak insanları eğlendiriyor. Aslına bakılırsa onunki de dilencilik, ama soylu bir dilencilik. Yorgunlukmuş, soğukmuş demeden çalışıyor, kendince bir şeyler yapıyor. İşlerinin ölçüsüne, topluma sağladıkları yarara oranla çok az kazanan dürüst hayli insan vardır anacığım. Ama hiç kimseye boyun eğmezler, ekmek dilenmezler.”
Romanın karakterleri birbiri ile oldukça uyumlu olup, acının ağırlığını hissettirir insana ve insan gururun ağırlığı altında fakirlikten kaynaklanan bir hayatı yaşar. Bu hayat acıdır. Ama soyludur.
Romanlarında genellikle yoksulluk, paranın gücü, değişen toplumsal ilişkiler, edebiyatla gerçek hayatın çelişkisi, lüzumsuz adamlık hali ve eğitimli insanlarla eğitimsiz insanlar arasındaki uçurumu işleyen Dostoyevski, gözlem yeteneği ve roman kurgulamadaki ustalığı ile kendisinden sonra gelen birçok yazarı bu nedenle etkilemiştir.
Dolayısıyla Dostoyevski’nin en önemli ve en ince ayrıntısına kadar anladığı insan hali, insanın hayatta yaşadığı acıyı gözler önüne sermektedir.
“Size bir şey söyleyeyim mi anacığım, insan kendi halinde yaşayıp gidiyor da, yanı başında duran kitapta kendi hayatının tıpatıp anlatıldığından haberi olmuyor. Oysa eskiden dikkatini çekmemiş birçok şeyi, kitabı okumaya başlayınca bir bir anımsıyor insan.” der.
Dostoyevski eserlerinde insan tabiatını anlatmada ne kadar realistse, sosyal ve politik olayları değerlendirirken de, eserlerine o kadar mizah katar ve bu yüzden onun İNSAN anlayışı başkadır.
Hayatı değil, kahramanları anlamak için okuruz Dostoyevski’yi…
Akla gelen, kalpten çıkan ve dile gelen her şeyi okuyabilmek dileğiyle…
Şimdilik hoşçakalın…
Gülden Çokkalender