Yatağa uzanıyorsun ve yorganı kafana kadar çekiyorsun. İlkbaharın sonlarında yazın başında sayılırız. Bu yüzden nefes nefese yorgandan kurtulmam normal. Zaten şu insanların ayları gruplandırıp onlara mevsim adı takmasını oldum olası anlamadım ya… Ve zaten hangi ay hangi mevsimde hep karıştırırım. Bu da normal. İnsanlar sever çetrefilli şeyleri. Kırmızı olsun beş lira fazla olsun gibi sever. Gizliysen veyahut gizemliysen daha çok merak edilirsin. Ama ben hep ortadan oldum. Oyunlarda fasulye olduğum zamanlardaki gibi.
Herkesi sevmem doğrusu, sevemem. Ama sevmemekle nefret etmek arasındaki farkı bilirim. Ve ben nefret etmem, çoğu zaman bunun için kendimle çatışırım. Dünya üzerindeki ve kocaman uzay boşluğundaki en büyük hastalık bu olmalı. Nefret Etme Sendromu. Hastalıkların evreleri vardır; başlangıç evresi, iyileşme evresi, kötüye gitme evresi, tedavi evresi ve son evre gibi. (Son evre: bu boyuttaki son saniye ile bir sonraki boyuttaki ilk saniye)
YAŞADIĞIMIZ EVRENİN HASTALIK BAŞLANGIÇ EVRESİ
İlk insanlarla başladı hastalık. Baş ağrısı, mide bulantısı, halsizlik… Belirtiler bunlardı ve bir tas çorba içerim, ağrı kesici alırım, bir gün işe gitmem, okula gitmem, ballı karanfilli ılık bir süt içerim geçer denilmişti. Önemsenmemişti. Ne de olsa ölümcül bir hastalığın belirtesi olamayacak kadar ciddi değillerdi. Mide bulandırmayacak küçük nefretler, kinler ve kötü sözlerdi.
YAŞADIĞIMIZ EVRENİN İYİYE GİTME EVRESİ
Öyle bir evre yaşanmadı.
YAŞADIĞIMIZ EVRENİN KÖTÜYE GİTME EVRESİ
Hep kötüye gitmiştir. Hastalık bu boyutta tedavi edilemez bir katilliğe dönüşmüştür. İnsanlar katil olmuştur ve hastalığın bulaşıcı olduğu öğrenilmiştir. İnsanlar benzer olmayan ufacık şeyler yüzünden kendilerini onların tanrısı sanmıştır. Kendisinden korkacağını düşündüğü insanlara saldırmış, taciz etmiş, aşağılamıştır… Silahlar peydahlanmış, korunmak için sınırlar çizilmiş ve bu sınırlar tapulanmış, isimlenmiştir.
YAŞADIĞIMIZ EVRENİN SON EVRESİ
Hastalık son evrede savaşa dönüştü. Nabız düşmeye başlamıştı ve felaket yeni fark ediliyordu. Birileri bunu durdurmaya kararlıydı çünkü en acı çekilen evre buydu. İnsanlar kurtulacağına inanmışlardı. Bu inançları onları kurtaracaktı. Onları kurtaracak olan tedavi bulundu. Sadece herkesin geçmişi unutup beraber yaşayacağı bir yere ihtiyaçları vardı. Bulundu. Tedavi uygulanmaya hazırdı. Herkes gülümsüyordu, tanımadıklarına bile. Sadece ama sadece o gün aç kimseler yoktu.
Ve evren artık yoktu.
Tedaviyi geliştiren kişi, son yaklaştığı için birbirine tahamül edebilen bu insanların yaşamaya hakkı olmadığını düşünmüştü. Hiçbir şey geçmişteki acıları unutturamazdı, gücü yetmezdi. Her şey eski haline döndüğünde ve eskisinden bile güzel olduğunda bu insanların yine azacaklarını, bencilleşeceklerini ve evrendeki en aşağılık varlığa dönüşeceklerini bildiği için kendisiyle beraber tüm evreni yanında götürdü.
Bengisu İnce