‘Bana ne!’ (mi) dedin!
Mutluluğunun eksikliğini dünyevi bir nedene bağlayan ey aziz mahlûk!
Sanıyorsun ki, paran olsa çok farklı biri olacaksın.
Oysa hissetmiyorsun sen!
Felaketinin paramparça kalbinde yer aldığını ve bozulmuş aklında yattığını hissetmiyorsun.
Emin ol!
Dünyanın bütün kralları bir araya gelse bile sana yardım edemezler.
Çünkü sen.
Ümitsiz ve amaçsız yollara düşüyorsun.
Ve nasıl düştüysen o yollara, öyle geri dönüyorsun evine…
Eğer bir kral olsaydın bir ülkede.
Muhtemelen “ülkemdeki ağaçlardan bana ne”derdin sen de.
İnsanı, insanlıktan utandıran…
İnsana insanlık dramı anlatan, o meşhur laf.
Çirkin, tatsız, ekşi ve hatta rezil.
İşin kolayına kaçan ruh yoksunu insanların aradığı tek kapı.
‘Bana ne!’
Kendisine yeni bir yeti keşfetmiş gibi böbürlenip duran ey aziz mahlûk!
Yanındaki şeytanın sesini birkaç dakikalığına bastırsan, doğarken ki temizliğini ve saflığını, o güzelliği, yaşamının tümüne yaymaya çalışsan, yoksunluğunu bir erdem yapıp da yollara düşmezsin.
Ama bir aldırmaz halin var senin.
İnsana kaderin elinde bir oyuncak olduğunu düşündürten, güçlüklerle savaşabilmenin, kimilerini kaybetmenin, kimilerini ise kazanmanın yollarına sürükleyen o meşhur laf.
‘Bana ne!’
Nasıl olsa herkes yapıyor bunu, öyle değil mi?
Ben yoksunluğu ‘yoksunluk’ olarak alıkoyarken,
sen ise yoksunluğu bir erdeme dönüştürüyorsun!
İşte tam da benim yapamadığım bir şey bu.
Dedim ya, ey aziz mahlûk!
Sen de herkes gibi açık gözlerle yaşamın içinde körlemesine gidiyorsun.
Dünya gerçeklerine olduğu gibi değil, olmasını istediğin gibi bakıyorsun.
Gözlerini aç!
Dünyayı gör!
Ey kör!
İnsanın gerçek güzelliği kendi erdemlerini aramasındadır.
İnsanın ruhsal olgunluğunda, bilgeliğinde, yiğitliğinde, doğruluğunda ve ölçülülüğündedir.
Bunları ki, insanlık uğraşının temelidir!
Yaşamını uyuşukluk içinde geçiren ey aziz mahlûk…
Sen ki, bir sütçü beygiri gibi hâlâ ayakta uyuyorsun!
Kendi kendini kandırdığını biliyorsun ama bilerek kendini mahvettiğini anlamıyorsun!
Bencilliğinden ötürü gerçek gereksinimlerini anlayamadın, gerekli ruh gelişimini sağlayamadın, kendi çevrenden çıkamadığın için olgunlaşamadın, paradan başka hiçbir şeyin olmadığı için bu dünyanın en yoksun insanı oldun ve sen anlayamadığın erdemler yüzünden yaşamını hep palavralar üzerine kurdun.
Şimdi ise yaşlandın!
Başının çaresine bakarsın herhalde!
Senin için ölümün hangi saatte geldiğinin hiçbir önemi yok artık!
Dilediğin yerde ölebilirsin!
Çünkü bendeki cennetin özgün düzenini yıkmaya asla yeterli olmayacaksın!
Gülden Çokkalender