Basit bir şey söylemek istiyordum ama asla unutulmayacak bir şey. Her an söyleyebilirdim de. Ağzım iyi laf yapıyordu o aralar. Zamanın dışındaymış kadar kederli ve salaktım çünkü. Ama seninle konuşamıyordum bir türlü. Senin karşındayken utanıyordum, ufalıyordum, büzülüyordum, notlarıma bakmaya ihtiyaç duyuyordum.”
Emrah Serbes
Aslında ikimiz de aynı hızla kaçmıştık birbirimizden. “İki kayıp, bir insan etmez.” dedim ona günün birinde. “Deneriz. Hep denemiyor muyuz?” dedi gülümsemeye çalışarak. “Hem zaten kaybedecek ne kaldı elimizde, avucumuzda.” diye ekledi boynuma konan dudakları.
Bir bağ vardı aramızda kuvvetli bir bağ. Sanki aynı acıları yaşamışız, aynı yollarda düşüp diz kapaklarımıza, avuç içlerimize taş batmış. Ona ilk bir Ahmet Kaya şarkısında sevdalandım. Gözlerini kanımın akışında hissettim. Şarkı bitmeden sarılmak, kaburgalarımın içinde saklamak istedim. Acılarını içmek istedim paşam. Bilmen lazım kadınlar sadece sevdiği adama sarılırlar. Beni anlıyor musun rakı bardağı? Siktir edelim. Anlamayınca güzel hayat. Ve rakı gırtlağı değil, yüreği ıslatırken yakar.
Ulaşamıyorum, dokunamıyorum ona, çekemiyorum ya kokusunu… Bu yüzden kıymetli belki de. Denedim bir kaç kez. Konuşacağım bu kez, dökeceğim ne varsa dedim. Dilim kilitlendi. “Hadi kitap okuyalım.” dedim. Okumaya başladı ama ben tek bir harfi bile duymadım. Ellerini, yara izlerini, gözlerini çevreleyen kirpiklerini izledim. Yine “Seviyorum.” diyemedim. O an dokunsaydım ona, bozulacaktı büyü. Biliyorum. Ağzından çıkan dileğe dikkat etmeliymiş insan. “Beraber rakı içelim, bir daha beni umursamasa da olur.” demiştim. Aynen dilediğim gibi oldu. Her kaybedişe bir kadeh rakı, bir sigara sevgilim.
Niye yazıyorum tüm bu zırvalıkları biliyor musun? Özgürleşmek için yüreğinde kimseyi taşımaman gerek. Ve birini içinde öldürmenin en iyi yolu, Onu yazmaktır.
Medine Tek