1 Haziran 2015
Ölüyorum sanırım. Evet evet. Bana olan bu; ölüyorum. Duygularım köreliyor, artık gözlerim de uzağı görmemeye başladı. Sanırım ölünce böyle oluyor, bilmiyorum. Of, yine yağmur yağıyor.
5 Ağustos 2015
İki aydan beri dışarıya çıkmıyorum. Dört artı bir evim olmasına rağmen 3 metre karelik sadece masamın, kitaplığımın ve yatağımın bulunduğu en küçük odadan dışarı çıkamıyorum. Kapımı açtığımda yüzüme vuran o temiz hava boğazımı öyle rahatsız ediyor ki sanki boğulacağım. Ölmek böyle bir şey oluyor herhalde. Bak yine yağmur yağıyor. Korkuyorum.
13 Eylül 2015
Geçen gün bahçeye çıkmayı denedim. Odanın kapısını açar açmaz o iğrenç temiz hava boğazımı yakmasın diye nefesimi tuttum. Ayakkabılarımı giydim. Gözlerimi karşıya diker dikmez o iki adamı gördüm. Birbirleriyle sohbet ediyorlardı. Ama sanki bir hastalık vardı, bir yapaylık, gerçek olmayan bir şey. Sahte siluetler… Ölüyorsun ondandır dedi masamın altındaki çöp kutusu. Olamaz yine yağmur yağıyor. Kaçmalıyım.
30 Ekim 2015
Felç geçirmiş bir adam varmış. Adam öyle uzun yıllar evden çıkmamış ki artık felci geçmesine rağmen eve çok alıştığından dışarıya çıkamaz olmuş. Bunu bana annem anlatmıştı. Acaba o adam da ölü müydü? Annem o adamı gördüğüne göre… Dur bir dakika; yoksa annem…?
7 Ocak 2016
Yatağımdan iğrenç kokular geliyor. Burada uyurken ölmüş olmalıyım. Ama şimdi biraz daha iyiyim. Pencereden dışarıyı seyredebiliyorum. Ama yalnız ölüleri görebiliyorum. Duyguları yok. Ama bunu diğerlerine belli etmemek için gülümsüyor ve mutluymuş taklidi yapıyorlar. Oysa onları mutlu eden içlerindeki yaşıyorum hissi. Ama onlar çoktan öldüler, biliyorum. Çünkü ben de bir ölüyüm. Sadece dışarı çıkamıyorum.
27 Mart 2016 *
Bugün evimin önünden sürü halinde birçok ölü geçti. Bunlar çok önceden ölmüş olmalılar. Çünkü yüzleri bile şekil değiştirmiş. Diğerleri de bunlara benzeyecek kesin. Korkuyorum. Hemen perdeyi kapatmalıyım. Çünkü yine yağmur başladı.
43 Haziran 2756
Bugün su bardağı bana dışarıya kesinlikle çıkmamamı söyledi. Çünkü ölüler her yerdeymiş. Sahte gülüşler, egoizm kahkahaları, faizler, bonolar, tahviller… Gerçek olandan hiçbir eser kalmamış. Aşk bitmiş; düşünebiliyor musunuz bir zamanlar gözlerine bile bakamadığımız sevgilimize duyduğumuz aşk bitmiş. Sadece kendini tatmin etmeye odaklı ilişkiler başlamış. Bu bir kanser olmalı. Evet evet. Başka bir açıklaması yok. Bu bir kanser ve yağmurla bulaşıyor. Ölülerin ürettiği gazlardan dolayı ozon tabakasının delinmesi gibi, hayvanların katledilmesi gibi, kadınların, çocukların, erkeklerin yani tüm insanların küçük kurşunlarla yok edilmesi gibi yok olacağız. Ama ben odamı seviyorum. Burada ölmüş olabilirim. Bu iğrenç kokuya yıllarca dayanabilirim. Ama o sahte gülüşler, aşk kelimesinin her şehvet duygusunun içine sızdığı anlar sonra kan… Bunlara dayanamam. Yine yağmur yağıyor. Ama bunu umursamıyorum. Çünkü kanser zaten çoktan tüm dünyaya yayılmış.
“Siz insanlar sandığınız kadar masum değilsiniz. Dünya üzerinde bir parazitsiniz.” dedi bugün su bardağı. Onu da kırdım attım. Çünkü hala bir umut olmalı. Hala bir şeyler yapılabilir, yapılmalı.
Verin ceketimi, dışarı çıkıyorum…
Erdoğan Gezgin
* 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü
ioo27n