ya da iflassız bir başka dünya
parçalanıp bir rakıya meze oluyor şimdi
o
sevdiği-
miz plak
bilmiyorum
nereye çıkar bu yürüdüğümüz arnavut kaldırımları, soldan ayrılan merdiven,
dik yokuşlar, pek de keskin olmayan virajlar, bir ormanın içine usulca
sokulan
çakıltaşlıpatika
oturduğumuz çınar
6
bir deli cesaretiyle daldığımız bataklıklar, atılan bataklar
bir türlü kalkamadığımız o kumar masası
(bazıkabuslardasoluklandım
azındasoluksuzkaldım)
ve de şüphesiz bilemiyorum
neyde kaybeden neyse… kazanıyordu
özlem, kavuşma ihtimaline göre şekillenen, kendini
ya vanilya kokulu bir bahar akşamı kılığında ya
da çıkmaz bir sokağın sonunda saklanmış bir tarikat suretinde pazarlayan
bir duygudur.
çocukken yakalayıp kanadını ayırdığın sinekler gibi misal
çocukken yasaklanıp pejmürde ahşap sandığın içine kapatıldığım
çoğulken, çoksuzken, bir buzul çağında esir düşmüşken!
birazsessizkalmamıistiyorsun
ölü papatyalar sermişsin piknik masamıza
sanki habitatımı oluşturmaya çalışır gibi bir eda
“eh, evde beni bekleyen biri olsun”
dahaiyibircevapverebileceğinibiliyorum
aklımda susmayan şiirler var! ayrıntıda susmayan intikam
planları, yeni sevdalar, yarım bardak bozuk viski, büsbüyük şüpheler var
ardımda senden yarım kalan bir şişe kan
aslında senle dolan mezarlıklar…
ve de içimde arkaya kaçan forvetin
aklındaki hatırlanma korkusu…
Fotoğraf: Grooveland Designs