Kaybetmeye matuf yaşamasaydık eğer bu kadar kolay vazgeçmezdik biliyorum. Biliyorum hayat denen muharebenin ortasında savaşa hayır demek kadar beyhude bir uğraş verdik. Ve yine biliyorum tuttuğumuz her dalın elimizde kalışından değil, düştüğümüz yerden kaldırılmayışımız nedeniyle vazgeçtik her şeyden. Bütün bunlara rağmen öyle büyüktü ki gökyüzünü görme arzumuz, yine, yeni, yeniden tırmandık… Her keresinde kırılan dallara inat, güldük bedenimizde açılan yaralara, bir an olsun gerçeği görmenin heyecanıyla sardık kanayan yanlarımızı. Ne yitirilen dostlara, ne kırılan umutlara aldırmadan yaşadık, ama birikirken yüreğimizde damıttığımız acı, keskinliğiyle titretirken burnumuzun direğini, sırf erkekliğe leke sürmemek için tuttuk göz pınarlarımızda biriken yaşlarımızı. Anlamadık ağlayabilmenin ne denli büyük bir kuvvet olduğunu, erişemedik analar gibi ağlamak yiğitliğine…
İnancından vurulursa bir insan nereye kadar gidebilir, ve sorarım size bir insanı inancından tutup vurmak nasıl bir kahpeliktir! Herkesin masumiyet maskesi taktığı bir balo salonu olmasaydı dünya, şeytanı ayrımsamak sadece dostluğunu kazanmak için arzulanmasaydı, iyi niyetler bir yafta olmasaydı giyotinlerde ve engizisyonlarda aleyhine şahitlik etmeseydi insanların yüreklerindekiler ne anlamı kalırdı yaşamanın. Yaşamak ayrımsamak değil midir gerçeği, kötünün içinden iyiyi bulup çıkarmadıktan sonra ne farkımız kalırdı aptal dediğimiz mahluklardan.
Şimdi bir yalanın kıyısında sigara içmek arzusudur aldı gidiyor içimde. Hiçbir deniz görmedim yalan kadar uçsuz bucaksız, ve dingin göründüğünü sanırken bu denli fırtınalı. Şimdi bir yalanın kıyısında durup düşünesim var, söyleyenin adına utanıp kızarasım, ve çekip alasım var içinde boğmaya çalıştığı gerçeği. Hayır şimdi değil, ne benimle ne bensiz dinmeyecek olan bu fırtınadan kaç tane gördüm kim bilir. Hiçbirinde batmadı bu gerçeğin gemisi; dümen çevirenlere inat dümeninde kimse olmaksızın buldu yolunu ve günü geldiğinde karaya oturdu. Hayır şimdi değil bir yalanı aydınlatmak için gaz lambasını elime alıp sokağa çıkmanın vakti! Kendi karanlığında yalanına sıkana kadar insanlar körebe oynamalıyım. Benim için batmayan güneşe rağmen karanlığın içinde bir hayalet gibi dolanmalıyım. Ancak o zaman ebeleyebilirim bu yalanın faillerini, ve ancak o zaman heyecan duyabilirim bu yaşam oyunundan…
Berkan Çalışkan