ömrün derinliği bilinmez denizinde
ölüm yüklü gemilerle yüzüyoruz
ayrıldığımız şehirlere
veda mendilleri salladığımız vakitlere
geri dönmeyeceğimizi bildiğimiz halde
boşalttırıyoruz ardımızdan
sürahilerce gözyaşını
babam
rahmanın ömür bahçemizde
tıkalı kalp damarlarımızda
yeşerttiği umutlar solmaktadır teker teker
ki ben sende öğrendim
toprağa set çeken betonda
çiçekler filizlendirmeyi
babam
yükümün omuzlarına bindiği adam
gözünün kenarında bağdaş kurup oturan
ve gençliğine özlem şarkıları söyleyen
yaşlılığı gördüm
saçlarının ardından yüzünde
zarfsız güvercinlerin
henüz elime ulaştırdığı fotoğrafta
sen kırk sekizinde
ben yirmi ikimde
babam
aramızdaki baba-oğul ilişkisiyle
vefa sığınakları bırakalım
ihanetlere
ki bizden sonra gelecek olanlar
sığınsın bu sığınaklara
vefanın türbesine
türbedar olmasın ihanet diye