Masumiyet sonbaharda çiçek açtı
Dalında kurudu beyaz gül
Aylardan bahar zamanı,
Aşka feryad etti diken, iştirak-ı beyanla.
Varsın şişede durduğunca durmasın
Duruyorsa şişeler
Ten durmaz, can durmaz esir olmuş bir âna
An hapsetmiş kafesi,
Bulmayınca kafayı nasıl kalsın bir anda.
Gülünden ayrı diken, duvarlara hapsolmuş
Vurulmuş bir inciye kaybolmuş
Bir inci ki bir derya masumiyet katleden
Her mevsim kış
Dört mevsim yakarış
Pare paredir diken
Bir kafese hapsolmuş.
Gözün gönlün ötede
Bilmez miyim, bilmezsin
Gölgende boğulan ben
Sahipsiz esen sensin
Gün doğar da batar, sana
Bana masum bir feryat
Yılmaz açar beyaz gül
Her eylül sabahında
Bense;
Yaprak döken bir çınar,
Gün sana doğanda,
Ben kuruyan sonbahar.
İbrahim KABAHALİLOĞLU
Saat11 suları, kpss kitapları önümde, iki çift laf edelim dedik arkadasimla. Önce şu alıntıyı okudum ” geleceğin cahili okumayan değil nasıl ogrenecegini bilmeyen olacaktır.” Konu konuyu açtı ve lisedeki edebiyat öğretmenine geldi konu, şunu anımsadım bir anda: ben edebiyat dersinin zevkini ilk kez ve son kez 9.sinifta almışım, ve sonrası hep fasa fiso, bu kitabı kim yazmış hangi yılda yazmış vsvs. Neyse tadı damagimda kalmış o edebiyat derslerinin. Umarım kiymetiniz bilmiyordur hocam..