“Küçük hikayelerle dolu bir hayatta, ölümün gelmesini bekliyorum.”
Charles Bukowski
Perdeyi aralarken, aynı anı daha önce de yaşamış olduğu hissine kapılıp ürperdi. İnsanlar buna ‘deja vu’ diyordu. Hakan’a göreyse insanlar, her sıradan deneyimlerine mana yüklemekten başka bir boka yaramıyorlardı. Kafasının içindeki sinekleri kovuşturdu. Kendine bir kahve yaptı. “Birazdan kapı çalacak.” diye mırıldandı avuş içleriyle kahve fincanını kavrarken. Ve kapı çaldı. Bir ürperti daha. Kapıyı açmadan önce anıları hızla akmaya, aktığı her yerde yapış yapış iz bırakmaya başladı.”Gelen kız arkadaşım…” dedi. Eli, kapı tokmağına asıldı. Kız arkadaşı karşısındaydı.
Sohbete giriş faslında durgundu Hakan. Bugün, tekdüze bir adama göre fazlasıyla tuhaf bir gündü.
“Canım yarın Zehra’nın evinde parti var…”
“Biliyorum sevmezsin kalabalığı ama biraz oturup kalkarız.” diyerek tamamladı kızın cümlesini. Kız, sevgilisinin onu alaya aldığını düşündü. Ama ısrar zincirinin son halkasını tamamlamakta kararlıydı:
“Off Hakan! Gitmezsek ayıp olur. Kırma beni lütfen.”
Hatırladığı günde Hakan partiye gidiyordu. Kız arkadaşı sarhoş olup önce üstüne başına kusuyor sonra o kalabalıkta Hakan’a tokadı basıp terk ediyordu. Bir ürperme daha, kahveden hızlı bir yudum daha… Hakan’ın kafasının içindeki sineklerin kanat çırpışları, kızın sesini bastırıyordu.
“Hayır gelmiyorum o boktan partiye!” diye bağırdı. Hatırladıklarından farklı olarak kız kahveyi Hakan’ın yüzüne boca etti. Sonra bir tokat, bir kapı çarpışı.
Yüzünü yıkadı, bir kahve daha yaptı ve bilgisayarının başına geçip yazmaya devam etti.
“Perdeyi aralarken, aynı anı daha önce de yaşamış olduğu hissine kapılıp ürperdi.”
Medine Tek