— Biz neler gördük neler! O, lastiğiyle asfaltı ezerek bir yılan gibi sessiz ve sinsice yolunu bulurken, ben ona hükmediyorum. Hükmetmek kötü bir şeymiş sanki. Şimdi kulağıma aşağılık geliyor. Her neyse, bana yarenlik edecek misin?
Ardı arkası olmayan bir sessizlik. Ve kapı kapandı.
Şimdiyse emektârı ona yarenliği kesmişti. Arabanın hali içler acısıydı. Onunla uzun yola çıkılmazdı, biliyordu, yolda kalacaktı. Kerim Bey, inatçı adamdı doğrusu. Şu ilerideki evin kapısını çalacaktı, sessizlik canını sıkıyordu. Yarenlik değil canım, bir bardak su isteyecekti.
“İsminiz Handan olmalı. Size bu isim çok yakıştı. Lütfen kabul edin isminizi. Tebessümünüzdeki yüzüme perde perde inen o sıcaklık… Bir bardak su isteyecektim sadece, telaşlı bir anınızda üstelik. Lütfen bağışlayın beni. “
Kadın o sırada, zarif ellerini yüzüklerle süslüyordu. Hızlı adımlarla suyu getirmeye gitti. Kerim Bey merdivenlere oturdu.
“Başka şeyler düşünüyordum yola çıkmadan evvel. Bir sonuca sürüklenmeli, diyordum. Şu ağaç gölgesinde oturmayı isterdim yola çıkmadan.Kabahatiniz yoktur sizin. Telaşlı insanlardansınız. Ben değiştim, ben! Bırakılmışlığın, bir başınalığın o masum yanılgısı hiç çelmedi mi aklınızı? Ben kendimi teslim ettim, düşünmeksizin. Şimdi her biriniz bilmem ne telaşında. Ardı belirsiz bir süre, biteviye… Sadece bekliyorum tanımadığım bir insanın evinin tozlu merdivenlerinde… Zaman önümde uzayıp gidiyor. Şimdi ben ne yapacağım? Günlük devinimlere, konuşmalara, bakışmalara, dokunmalara karşılık olarak epeydir oynadığım bu büyük aldatıcı oyun. İsminiz sahiden Handan mı? Ben koydum diye mi öyle oldu? Elbet, her şeyi göze alıp konuşacaksınız. Konuşun lütfen. Sessizlik artık canımı sıkıyor. Kulaklarıma değin gelen, arı duru sessizlik… Sözcükleri art arda diziyorum aranmaksızın. Buluyorum onları. Fakat kaybettiğim çok. Tebessümünüz eksilmesin, asmayın suratınızı. Yemin ederim bunların hiçbirini sizi üzmek için söylemiyorum. Hem üzüntünüzü bile samimi bulmuyorum. Sessiz- silik biriyim. Unutuldum çoğu insanlarca. Bir sigara yakabilir miyim? Rahatsız etmeyecekse tabii. Ah, çakmak? Ne kadar da ağır, size ait olmayacak kadar kaba. Uzun boylu düşünmeyeceğim artık. Gece, karanlık bir çarşaf gibi üstüme inmeden, şehre geri döneceğim. Büyük gri yapılara. Sevimsiz, kasvetli. Görüyorsunuz ya ısrarcı bile değilim artık yolumda.”
Kadın büyük şangırtıyla eşiğe yanaştı, elinde su.
“Ama ben şimdi… hayallah!”
Konuşmasını tamamlayamadan yakışıklı bir bey ilişti gözüne. Kapıyı sertçe arkasından çekti ama kilitlemedi. Bardağı camın önüne bırakırsınız, deyip gitti. Kerim Bey, elinde kirli bardakla kalakaldı. Ağzındaki paslı tada aldırmadı. Bir süre daha idare edebilirdi. Kirli bardağı merdivendeki az önce kendisinin oturduğu yere bıraktı. Kerim Bey, içindeki ölü sularla kirli bir bardak oldu.