Bitap düşen bir kul var içimde
izbe gecelerde inim inim isyanlar
içinde
kurulduğu köşe daracık dünyasına
Günahkârlığın en feriştahı
Onlarca kovulmuş kentten
Bekliyor yine Tanrısı’nı
Ansızlığın heyecanı cansız bedeninde
Tutunmuş gerçekleşmemiş arzularına
Uzakta
Uzakta sanki hiç doğmayan güneş
Değersizliğinde gezinen melodiler
var olmayı bekler gün batımı
Sabah, güneşle tekrar bütün olma isteğiyle
Umut ne kadar güzelse
O o kadar kirli ve paslanmış
Gece ve gündüz ne kadar sakınmış ise
O o kadar aciz ve hilekâr köle
Acıya bürünmüş gözler
ebediyen arzuyla yanan bir ateşti
vahşet-i cellat bir o kadar oyunbozan
lâkin sakınır efendinin aldatmasına
Bağlanmış gizil duyguları
ele verir onu satılık çarşılarda
Kendine has olan bin keder
Kokusu yayılmış lalelerin
Bir güne bakan karanlığa
döndüğü vakit anlaşılır
gelmeyenden tatlı sızısı
Ve bir gül ne kadar güzelse efendiden
diken o kadar berbattır tutuklu köleden
Letavitsa