kuşkusuz güzel bir intihar bırakıyorsun salondaki masanın üzerine
küllüğe öylece bırakılmış yarım bir sigara
ve de parfümünün o baskın kokusuyla
çok eski bir filmin kalan son nüshasını yakıyorsun
yıkıyorsun iskambilden yaptığımız kuleyi, domino taşlarını
yılıyorsun artık sana yazdım bunca karmaşık dizelerden
umursamıyorum
ya sandığım kadar cesur değilim ya da
sandığımdan bir cesedi süslemeye yetecek kadar dantel çıkıyor!
Rusların ruleti de yasak mı?
kuşkusuz güzel bir izdihamla karşılanıyorum uyanınca kabuslarımdan
gözlerinin kırmızıya döndüğü, dudaklarının kıpkırmızı
bir kadeh kanını içme hevesiyle boğuşuyorum
bir terkedilişin ertesi sabahına gözlerimi açıyorum
alışkanlıktan iki kişilik kahve demliyorum
buzlukta biraz yazdan depolanmış çilekler
yerde panikten tezgahın altına kaçmaya çalışan kör bir
hamam böceği
içimde küme düşmeyi garantileyen takımın sessiz ve öfkeli tribünü
Rusların votkası bu saatte yasak mı?
kuşkusuz benim zarlarım hepyek gelir
sen daha atmadan kazanırsın, gözlerin parıldar
masanın ortasına koyduğum tabancaya uzanırken
ben denizin en çok kurşuni halini severdim
sense bunalmıştın üstümüzdeki olanca kasvetten
kasketin kalmış askılıkta
gün batsa da ilginç canavarlar çıkarsam askılığın gölgesinden
belki yarın…
belki yarın yağmurlar bürür bu şehri, insanlar sağa sola kaçışır
şemsiyeciler dolar sokaklara
ayrı salonlarında sıkışıp kaldığımız bu büyüleyici
ve dehşet verici metropolde
sıcak denizlere asla inemeyeceğimizi fark ederiz
kuşkusuz İstanbul boğazına en çok Fener’imin bayrağı yakışıyor
benimkineyse…