Söylediğin her kelimen kulaklarımda notaysa,
Her biri için para almalısın benden
Cümlen her bittiğinde, melodi kesilir
Sahildeki martıların sesini duyabilir hale gelirim
Kalbinden her damar çıkıyorsa Haldun Taner’in oraya
Bir sigara ısmarlarsın arada
Yürüyüşün mankenler gibi değil aslında
Sorun gözlerimde mi? Yoksa ayaklarında mı? Bir sor Allaha
Sabahları kuşlara para verdiğini öğrendim
Sesinin sırrı olduğunu öğrendiğim iyi oldu
Daha fazla para vereceğim bu yüzden
Birlikte yağmurlu İstanbul sokağında, metro istasyonunda
Koyun koyuna, aynı müziği dinler miyiz?
Senin için de test olur, kuşlarsız nasıl kendince ötebiliyorsun bakalım
Aynı eve girdiğimizde, aynı bardaktan içtiğimizde suları
Anlarsın ne olduğunu
Bir arnavut kaldırımı hayal et,
Ben yanında taşıdığın trampet
Kuşların sol omzunda
Söylersin bir şeyler
Tüm ahali ayakta düşünsene
İşte buna ihtilal derim,
Başlatalım bir devrim.
İçelim aynı bardaktan suları, parmaklarımızda aynı yüzük
Gözümüzün önünde aynı notalar
Bağıralım sokakta sen, ben ve bozacı
Ben başlarım hızlıca soloya
Yakalayamazsan; kuşları devreye sok, pek korkarım kanatlılardan
Ben bitirmeye yakın, sesinin titremediği anda devreye girersin
Söyle balım, devrim başlatmaya ne dersin?
Dönerken eve, kulaklıklarımızda Bird Parker
Sanki 40’ların cazı yanı başımızda
Hepsi bir bakarsın önümüzde
Anlarsın herhalde o anda
Sevgilim sen ihtilal ürünüsün.
Senin ihtişamına yazdıklarımı çal, söyle hatta sat
Gidelim o zamanların New York’una
Plaklar alalım, içelim yalnızca sevişelim
Aynı yataktan çıkmayalım
Ayrılmayalım saatlerce
Kendi kendine çalar piyano, söner lambalar
Farkında olmadan seninle başlattığımız devrim
Her bölgeye, her ailenin içine yayılır
İlk gördüğüm anda seni
Daha ilk gün bana yaptığın devrim
İşte o ana Caz Çağının başladığı an derim.
Çağtay Yılmaz